Ata Sporları Federasyonu
  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
  • Youtube
  • Linkedin
  • İletişim

Menzil Okçusu Ferhat Erilli

Paylaş:

03.06.1990 İstanbul doğumluyum, aslen Giresun’un Alucra ilçesindeniz. Şişli Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümünden sonra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı Tiyatro Konservatuar bölümünü bitirdim. Babamın mütevelli heyeti üyesi olduğu Karadeniz Vakfının kongresinde, 2016 yılında gördüğüm bir afiş ile okçuluğa ilgim başladı ve Karadeniz Vakfı’nın okçuluk kurslarına gitmeye başladım. 

Çocukken sapan ile oynardım, ağaç dallarından mızraklar yapardık, ateşli silahlara ve atıcılığın her dalına ilgim hep vardı. 

Okçuluk Vakfından ve okçuluk yarışmaları menzil kategorisinden tanınan Fatih Yıldız o kursta ilk hocam idi. Kabzayı elime ilk aldığımda bırakamayacağımı hissettim. 

Beş ay eğitimden sonra ilk yarışmam olan Okçular Vakfındaki Ruzi Kasım yarışmasına hedef okçuluğu dalında katıldım. Yarışma sonrasında okçuluk eğitimlerine devam ettim, bir sene sonunda ön elemeleri Bursa ilinde yapılan Fetih Kupasına katıldım. 

Katıldığım yarışmalar sonrasında okçuluğa sevgim ve ilgim katbekat arttı, eğitimlerle yetinmemeye başladım, daha derinlemesine bilgiler edinmek, okçuluğu daha profesyonel yapmak istedim. Evime de daha yakın olması nedeni ile eğitimime Okçular Vakfında devam etmeye karar verdim. Okçular Vakfında da yarışmalara katılmaya devam ettim. Katıldığım ikinci fetih kupasında finallere kadar yükseldim. Yarışma ortamından, en iyi sporcuların fetih kupasında olmasından çok etkilendim. Kendi üzerime düşen sorumluğun da çok fazla olduğunu hissettim ve daha çok çalışmaya karar verdim. Antrenmanlar dışında evde de çalışıyordum, eve torba hedefi koydum, her gün düzenli kepaze çektim. 

Bir sonraki Kütahya yarışmasında daha önceden bildiğim menzil okçuluğunu yarışma ortamında görme ve yarışma şansı buldum. Menzil beni çok etkiledi, bütün enerjimi menzil okçuluğuna vermek için kendime yarışmacı olacağım dal olarak menzil okçuluğunu seçtim.

Başakşehir spor kulübü okçuluk dalında faaliyet göstermeye başlayınca sporcu olarak oraya transfer oldum. Evimin terasında antrenmanlarıma devam ettim, her gün düzenli antrenman yaptım, öğrendiklerimin üzerine kendi düşüncelerimi ekleyerek kendi tekniğimi oluşturdum.

Ecdat okçulukta dört ana unsurdan bahsetmiş. Bunlar yay, zihgir, atıcı ve ok. Atıcı unsurunda atış kısmındaki teknik ön plana çıkıyor, bir atıcı bir oku daha ileri atmak için ne yapabilir? Bir temiz bırakış, iki kabzaya sürtmeme, üç yayına uygun ok yapmak. Bunlar üzerine çok düşündüm ve çalıştım, okumu kabzaya sürtmemek için ne yapmalıyım, nasıl temiz bırakış yaparım.

Bu çalışmalar sırasında teknolojiden de faydalandım, yavaş çekim videolar çekerek tekniğimi düzeltmeye çalıştım. Menzilde çoğu sporcu öne hatra yapmıyor, ben öne hatra yapıyorum ve bu tekniği oturtabilmek için bir sene çalıştım. 

Herkesin kendine has tekniği var ben onların tekniğini yapamam, onlar benimkini. Bir tekniğin oturtulması çok uzun zaman ve çalışmalar gerektiriyor. 

Pandemide de çalışmalarıma ara vermeden devam ettim. Pandemiden sonra katıldığım ikinci yarışmada ikincilik aldım, katıldığım ilk yarışmada ise yanlış ok seçimi yüzünden dereceye giremedim. Dereyi geçerken at değiştirilmezmiş onu o yarışmada anlamıştım. 

Yetenek Allahtan gelir. Önemli olan yeteneğini hangi dalda kullanacağını seçmek, yeteneğinin olduğu dalı ortaya çıkarmaktır. 

Okçuluk dışında birçok dernek ve federasyonda görevlerim var. En büyük hobim yeni insanlar tanımak ve muhabbet etmek. İletişimi çok seviyorum, özelliklede yanında kahve varsa... Kamp yapmayı da çok seviyorum, kamplara gittiğimde de yayımı ve oklarımı yanıma alıp doğada da ok atıyorum. 

Menzil yarışmalarına başladığımda organik yay ustaları ile tanıştım. Organik yay kategorisini seçmem aslında birazda organik yay ustalarının teveccühü ve bana güvenidir. Organik yayı elime ilk aldığımda gözlerim doldu, ecdadın emanetini ellerimde tutuyorum gibi hissettim. Anlatması, kelimelere dökmesi çok zor. 

Yayını kullandığım ilk usta Mehmet Demir, sonra Süleyman Cem Dönmez ’in yaylarını da kullandım. Mehmet Doğan, Süleyman Cem Dönmez, Mustafa Bayraktutar ve Mehmet Demir ustalarıma minnettarım. Benden maddi manevi desteklerini hiçbir zaman esirgemediler. Organik yay yapmaya başladığımda da ismini saydığım hocalarım yay yapım aşamasında desteklerine devam ettiler ve halen de devam ediyorlar. 

Bu sporu icra ederken yeri geliyor hüzünlü anlarımız da oluyor, ben kendi adıma hep bardağın dolu tarafını görüp olumlu şeyleri ve güzellikleri görmek, bu sayede hem kendimi hem de spora başlayacak ya da yeni başlamış insanları teşvik etmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

Adana’daki bir yarışmada, limitsiz menzil sentetik yay yarışması başlarken, bir abim gelip Ferhat burada da kürsü yaparsın inşallah diyerek dua etti. Bende “abi ben bu sene kürsüye çok çıktım, Allah inşallah çıkmayanlara nasip eder” dedim. Sonuçlar açıklandığında, Ferhat dedi, duan tuttu, kürsüye farklı insanlar çıktı. Böyle olmasının beni mutlu ettiğini söyledim. Aynı yarışmada Organik yay kategorisinde birinci oldum. Aynı abi bana şunu söyledi, Ferhat, sen diğer kategoride başkası için dua ettin, Allah’ta sana bu yarışmada birinciliği nasip etti. Bu olay beni çok mutlu etmişti, hayatım boyunca unutamadığım bir anı olarak kalacak. Yarışmalarda kazanmaktan çok eşimizle, dostumuzla bir araya gelmek ve bu kültürü paylaşmak benim için çok daha değerli. 

Federasyon kurulduğu günden bugüne okçuluk çok gelişti, Tüm sporlar arasında federasyonu kurulduktan sonra en hızlı gelişen spor okçuluk. Güzel bir camiamız var, arkadaşlarımızla bilgi paylaşımı yapıyoruz, hep beraber geleneksel okçuluğu büyütmeye çalışıyoruz. Federasyon başkanımıza ve tüm ekibe şükranlarımızı sunuyorum. 

Okçuluk adına gelecek için ümit ettiğim şeyler çok fazla. Milli takım ile ülkemi temsil etmek, uluslararası bir yarışmada 600-650 metre gibi bir rakama ok uçurarak Türk bayrağını dalgalandırmak istiyorum. Şimdilik kendime daha ulaşılabilir hedefler koyup, çalışmaya devam etmek istiyorum. Ecdadın yaptığı işin henüz %’1’ini yapmadık, ecdat bizim attığımız mesafeleri görse bizi yanına dahi sokmazdı. Ecdat’ın ok ve yay yapım bilgisine henüz hakim değiliz. 650 Metreyi bir atalım da ecdadın yaptıklarının yanına da inşallah bir gün yaklaşabiliriz.

Okçulukta en temel unsurun atıcıya nazaran yay ve ok olduğunu, en çok da ok olduğunu düşünüyorum. Ecdat kısa yay, kısa ok, kısa çekiş demiş ama biz o kısa oku yapacak ok çubuğunu şu anda bulamıyoruz ya da yapamıyoruz. 

Ben şu anda kullandığım okları dört senelik arama sonucunda buldum. On civarı okumu farklı yarışmalarda, farklı şehirler ve iklimlerde deneyerek yarışma oku olarak ayırdım. Uluslararası bir yarışmaya girdiğimde kullanacağım oklarımı biliyorum, dört senenin sonunda o oklardan artık eminim. 

Bu bahsettiğim oklardan biri kırılmıştı. Yakup hoca ile ayak yaptık, oku tımarlarken göbeğin altı çatladı bu oku bir sene kullanmadım, o şekilde durdu. Sonra o oku tekrar yapmaya karar verdim, defalarca ısıtıp düzelttim, tesviyesini de yaptıktan sonra ilk yarışmada risk alarak atmaya karar verdim.

Çok rüzgârlı bir hava olduğu için ok salkı dışında kaldı, eğer salkı dışında kalmasaydı ikinci olacaktım. O gün, o okun değerli bir ok olduğunu anladım ve o oka ikinci ayağı yaptım, tekrar tesviyesini yaptım, antrenmanda kullandım, uçtuğunu ve etkilenmediğini fark ettim. Oklarıma kardeş derim, o oku diğer kardeşlerinin yanına ekledim ve katıldığım fetih kupasında iki ayaklı, bir çatlağı olan bu oku kullandım. 553 metre ile bana dünya üçüncülüğü getirdi. 

Bu olayı anlatırken bile heyecanlanıyorum. Bir ok kırıldıktan sonra eğer biliyorsanız kendiniz, bilmiyor iseniz bu işi hakkı ile yapan bir ustaya hakkı ile ayaklatıp, tekrar yarışmaya katılabilir hale getirip o oka fırsat tanımanızı tavsiye ederim. İyi bir ok olmadığını düşündüğünüz bir ok ise bile, farklı coğrafyalarda, farklı iklimlerde, farklı hava koşullarında denemeler yapmadan herhangi bir okunuzu ıskartaya ayırmayın. 

Yarışma katılımlarım ve derecelerimden sonra Türkiye’nin her yerinden tebrik mesajları aldım. Yaptığım oklarla sporcular yarışmaya başladı, bu sporcuların başarı alması ve Allah razı olsun demeleri beni çok mutlu ediyor, bu işin maddi kısmına hiç bakmıyorum, aldığım tebrikler, yaptığım ok ile başarılı olmuş bir sporcunun bana Allah razı olsun demesi, benim için paradan çok daha önemli.

Sporcular yetiştirip onlara derece kazandırmak isterim, bilgimi birikimimi uzaktan paylaştığım arkadaşlar var, onlardan derece alanlar var, bunun dışında gücümün yettiği yere kadar, Allah izin verirse de son nefesime kadar yarışmalara katılmak istiyorum. 

Menzil okçuluğu sadece fiziksel güç ile yapılan bir spor değil, bütün sporlarda olduğu gibi teknik çok daha önemli. Antrenman yaparak zor olduğunu düşündüğümüz yayları dahi çekebiliriz. 

Ben yarışmadan bir gün önce tüm hazırlıklarımı yaparım, yarışma günü kafamın dağılmasını konsantrasyonumun bozulmasını hiç istemem, yarışma gününe iş bırakmıyorum, benden de iş istenmemesini rica ediyorum. 

Yarışmaya çıkarken derece yapmayı hiç düşünmem, insanlarla muhabbet ederken okçuluk değil başka şeyler konuşmaya çalışırım, sporcuların çoğu antrenmanlarını güzel yapsa da yarışma sırasında heyecanlanıyorlar, tüm sporculara öncelikle rahat olmalarını tavsiye ediyorum. Ben yayımı alıp okumu gezleyip atışımı yapmadan önce atış anını beynimde yaşıyorum ve beynimde canlandırdığım bu doğru atışın aynısını yapmaya çalışıyorum. 

Tüm kabzadaşlarıma tavsiyem hâkimiyet kurduğunuz bir yayı kullanın, yayınıza uygun oku bulun ve alacağınız eğitim ve bilgileri işi bilen kişilerden alın. Spora yeni başlayanlara, olumsuz sonuç almaları durumunda kesinlikle vazgeçmemelerini ve antrenmanlarına devam etmelerini tavsiye ederim.
 

Benim sürekli tekrarladığım ve kendime düstur edindiğim bir sözüm var. “antrenman, antrenman, antrenman”. 


Okçuluğa başladığım ilk günden beri farklı yörelerden insanlarla tanıştım, bu benim kişisel gelişimime çok fayda sağladı. Yeni insanlar tanıdım, yeni yerler gördüm, farklı kültürler beni cezbediyor, yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum ve araştırıyorum. Yeni dostluklar, yeni kardeşler edindim. Camiamız kaliteli insanların bulunduğu bir camia. Türkiye’nin her yerinden davet alıyorum bu beni çok mutlu ediyor. Tüm sporculara inşallah Allah kürsüyü nasip eder diyorum.
 
Röportaj ve kaleme alan: Ercan Sipahi Akgül