Yirmi yaşına gelmeden başarılı güreşler çıkarınca şansını İstanbul’da denemeye karar verdi. 1892 yılında İstanbul’a geldi ve en teknik güreşçi olarak bilinen Hergeleci İbrahim’e çırak oldu.
1895 Yılında Hergeleci İbrahim ile Paris’e gittiler. Avrupa’nın bir çok şehrinde güreşler yaptı. St. Petersburg’da bir Rus güreşçi ile güreşirken rakibinin kural dışı sert güreşmesi üzerine sinirlenerek yumruk ile dişlerini kırdı.

Ahmed’in vücut yapısı grekoromene daha uygundu, İstanbul’da olduğu zamanlarda Faik Üstünidman’dan jimnastik dersleri aldı, İtalyan bir hocadan da Grekoromen güreş dersleri aldı.
Devrinin güreşçilerine nazaran fiziki dezavantajını bu teknik bilgiler ile kapattı. Paris’te kendisinden kiloca çok ağır olan ünlü güreşçi Laurent’e karşı sert bir güreş sonrası galip gelmiş ve dünya şampiyonu unvanını almıştır. Bu unvanı resmi olarak alan ilk Türk güreşçidir.
Yine ünlü Rus güreşçi Pytlasinski’yi 53 saniyede yenmiş, Rus güreşçi bu moral bozukluğu ile Paris’i terk etmiştir.
Adalı Halil ile yaptıkları bir müsabakada da yenişemedikleri bilinmektedir.

14 Mart 1902’de Petersen ile güreşti. Güreş esnasında göğsünde ve kollarında sancılar başladı ve güreşi yarıda bırakarak hastaneye yattı. Birkaç gün tedavi gördü. Bu onun son güreşi idi. 16 Mayıs 1902’de İstanbul’a döndü.
Fransa’da güreştiği sırada bu ülkenin vatandaşı Juliette, Ahmet’e gönlünü kaptırmış. İstanbul’a kadar gelerek evlenmek istediğini söylemiş, Müslüman olup Ayşe Zarife ismini alarak Ahmet ile evlenmiştir.
Güreşi bıraktıktan sonra küçük bir ev alıp Ayşe ile İstanbul’a yerleşmek istiyordu. Bu isteğini gerçekleştirdi ve Aksaray’a yerleşti. Bir gün dışarıda iken aniden fenalaştı ve kalp krizi sonucu daha 32 yaşında iken hakkın rahmetine kavuştu. Cenazesi kendisini seven büyük bir kalabalık tarafından kaldırıldı ve Eyüp mezarlığına defnedildi.