1500’lü yıllarda Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Cihangir’in cirit alanı, 1856 Yılında Dolmabahçe sarayının yapılması ile sarayın Has Ahırları.
Ahır olarak adlandırılsa da aslında kompleks bir yapıdan bahsedilmektedir. Bu yapıda faytonların ve diğer at arabalarının yer aldığı bir kısım, padişah eyerlerinin ve diğer at koşumlarının bulunduğu raht hazinesi, marangozhane, demirhane, seyis ve ayvazlar (hizmetli) için yapılmış ve barınmalarının sağlandığı koğuşlar, mutfak, kiler, kalem odaları ve müdüriyet olmak üzere Dolmabahçe Sarayının Mabeyn bölümünün hemen karşısında, sarayın bir parçası olan bir yapıdır. Şekil 1.- Şekil 6.’te Dolmabahçe Sarayı Has Ahırlarının farklı açılardan resimleri görülmektedir.

Şekil 1. Dolmabahçe Sarayı Has Ahırları
Günümüzde bu yapı var olsaydı, tarihi kimliği ile İstanbul’a katacağı değer yanında, atçılık ve atlı sporların bu topraklardaki varlığı tüm dünyaya gösterebilecek sembol yapılardan biri olurdu.

Şekil 2. Dolmabahçe Sarayı Has Ahırları

Şekil 3. Dolmabahçe Sarayı Has Ahırları

Şekil 4. Dolmabahçe Sarayı Has Ahırları

Şekil 5. Dolmabahçe Sarayı Has Ahırları

Şekil 6. Dolmabahçe Sarayı Has Ahırları
Bu bir dönemin sembol yapısı aynı zamanda İstanbul’un kültürel mirası olan futbol stadyumu yapılma kararı alınarak yok edilmiştir. Burası bir zamanların İnönü Stadyumu günümüz adıyla ise Vodafone Park.
Dolmabahçe Sarayı Has Ahırları, hilafetin kaldırılmasından hemen sonra içerisinde bulunan koşum, eyer takımı ve sair eşya satılmış ya da başka kurumlara gönderilmiş, atlar ise Karacabey harasına nakledilmiştir. Daha sonraki yıllarda amacı dışında Maliye Bakanlığının kırtasiye deposu olarak kullanılmış ve 1939 yılında yıkılarak yerine yapılacak stadyumun temeli atılmıştır.
İnsanlık kendinden önce gelen nesiller tarafından kendisine bırakılan tarihi eserler sayesinde geçmişi daha iyi bilme ve tanıma olanağı bulabilmektedir. Yıkıma uğrayan Dolmabahçe Sarayı Has Ahırlarda yazılı olmayan atçılık kaynağı, Türk atçılığının bir nişanı olarak sonraki nesillere bırakılmalıydı.
Bu karar nasıl alındı, o tarihlerde üzerine stadyum inşa edilebilecek başka alan yok muydu anlayabilmek mümkün değil.
Bir millet tarihine ve tarihi eserlerine dahası kültürel mirasına ne kadar sahip çıkıp korursa o kadar varlığını sürdürebilmektedir. Has ahırların başına gelenin başka değerlerimizin başına gelmemesi dileğiyle…
Ercan Sipahi Akgül